Kuklanın Kuklacısı (Novel) - Bölüm 3
Bölüm 3: “Dal Sarkar”
Bacağımın kesik olması, ardından babamla yaptığım ilginç konuşma, şimdide göller ve yüksek dağlar
arasında yolumu kaybetmem hepsi beni seçim yapmaya zorlayan durumlardı. Bir şekilde hayatta
kalmaya çalışmam ve bunun için önce seçim yapmam gerekiyordu. Evet bu tüm yaşadıklarımın veya
yaşadığımı sandığım durumların ortak noktasıydı. Peki neden şuanda hangi gerçekliğe inanmalıydım.
Rüya neydi? Zaman neydi? En önemlisi gerçek neydi? Zihnim veya zihnimin üstünde bir şeylerin beni
nasıl bir yola sürüklediğini merak ediyorum. Peki ya seçim yapmayı bırakırsam ya zaten seçim
yapamıyorsam? Bütün her şey beni çok yordu. Kafamı kaldırdım ve rüzgarı hissetmek istedim. Bir
dakika, ne! Benim ışığa hassasiyetim var. Ne kafamı indiremiyorum! Neden? Aah, gözüm acıyor!
Neden kafamı indiremiyorum? Gözüm çok acıyor! Kendimi kontrol edemiyorum! Yoksa yaşadığım
şeylerin birbirinden bağımsız ve saçma olmasının sebebi benim…
*Evet.
Ne ben neden konuşamıyorum? Sende kimsin?
*Ne yazık ki sana ısınmıştım ama sen diğer senler gibi oldun.
Ne yoksa anılarımın hepsi benim değil de diğer benlerin miydi? İşte o an anlamaya başladım ben bir
şeytanın hizmetkarıydım. Elinde zamanı kontrol eden bir silah vardı. Bana baktı ve bana “İtaat et.”
dedi. Sonra silahını bana doğru doğrulttu. Sanırım bu böyle devam edecek. Ben onun istediği
hizmetkar olana kadar tekrar tekrar yeniden doğacağım.
Ve tekrardan yeniden doğdum.
* Hikaye böyle devam etmeyecek biliyorsunuz değil mi?
Ne? Ne yani? Tam olayı çözdüm derken ne oluyor şimdi?
*Ben seninle konuşmuyorum.
Ne?
*Moonlight hikayenin yolunu saptırma!
Ne, sen kiminle konuşuyorsun?
*Araya girmesene.
Anlamıyorum!
*Dedim ya sana demiyorum bunu diye.
Bir dakika yoksa siz tanrı mısınız?
*Hayır ne alaka biz sadece klavye başındaki insanlarız.
Ne?
*Pardon, çok konuştum, neyse hafızanı sileceğiz artık.